Dr. Ömer ULUÇAY

Ana Sayfa | Haberler | Yeni | İletişim
  
    

Yönetimde “Mozaik”



“Büyükler” arasında savaş olasılığı gittikçe çoğaldı. Gerçi yirminci yüzyıl, iki Dünya Savaşına, Kore, Vietnam, İran, Irak, Arap-İsrail savaşlarına sahne oldu. Tarihin en kanlı çarpışmaları yaşandı. Milyonlarca insan öldü. Maddi kayıp hesaba gelmez… Son Körfez Savaşı, teknolojinin üstünlüğüne dayandı ve TV’nin insanları etkileme gücünü sergiledi.
Rusya’nın üstünlüğünü yitirmesi, rejimin dayanakları değiştirme ve nihayet “açlık“ tehlikesinin baş göstermesi refah içindeki Batıyı düşünmeye zorladı. Artık yardım yapılmakta. İnsanlar aç kalınca içe ve dışa karşı saldırgan olur. Kitleleri yönlendirmenin en kolay yolu, çevresine “doyumluk“ saldırılar yapmak. Aç… dokuz fırın yakar“ atasözümüzün anlamı açıktır.
Batı “dev“in doymak için geziye çıkmasını önleyecek, vereceği “lokma“larla ayağa kaldırmayacak. Maksat, onu “Kafeslemek“tir. Dirilse, dikilse de yerinde sabit tutmaktır.
Yüzyılımızın bu askeri gelişme ve değişmelerin yanı sıra önemli düşünce hareketlerine de sahne olmakta. 19. asırda başlayıp 20. asırda gerçekleşen komünizm, temelde büyük değişmelere uğramakta. Gerçekleşme yöntemi olarak önerdiği “iflas” etmiştir.
Bugün için asıl önemli olan Batı tarafında desteklenip teşvik edilen, Doğu için “realite” olan düşünce akımı, “fiili duruma” gelmektedir. Bu düşünce “milliyetçilik”tir. Etnik kimliği koruma ve geliştirme, birlikte yaşama görüşüdür.
Gelişmiş Batı bu durumu, federatif yapısı içinde gerçekleştirmiş. Bu düzeyiyle bugünkü hayat standardına kavuşmuş ve öncülük yapmaktadır. Kendi organik yapısını “örnek” ve “ideal” olarak takdim etmektedir.
Aynı reçete, bugün de geleneksel yönetim altındaki doğu toplumlarına ve çok desenli Doğu Avrupa-Balkan ülkelerine ilaç diye sunulmakta. Reçete, etkisini göstererek “iç savaşlar” çıkmaktadır. Böylece bütünlük bozulmakta, dağılmaktadır. Bunları “yutmak” ve “yönetmek” daha kolaydır. Küçük lokma, zahmetsiz yutulur.
Acaba, hürriyet ve eşitlik adına yeni bir “esaret” mi?
Dengesi bozulmuş toplumda “ortak iç güç” bulma kolaylığı ve izlenmiş “dıştan yönetim” yöntemi… Devletler, “oltadaki balıkla” zorlanmakta…
Her fikrin doğuş ve benimsenme koşulları vardır. Her yöntem her zaman ve her yerde, doğru ve uygun değildir. Siyasal eşitlik öneren, akımların da gerçekleşme şansı; toplumlara zamana ve öncü kadroya göre değişmektedir.
Her mutfakta yemek, bir başka pişer…
Toplumun üzerindeki, resmi devlet örtüsü kaldırılınca görülen mozaik ürkütmemeli ama örtü yok deyip, bir kaos ortamına da düşmemeli. Yüzyıllar boyu kaynamış, bütünleşmiş toplumlar, pasta gibi dilimlenemez.
“Şeker kamışı”, tatlıdır…
Evet, ama “aşure” de tatlıdır.
Küçükler, bütünleşip güç olmakta. Birlikte iken tat bulmaktadır.


Bu yazıyı paylaş: