KADIN




ANA SAYFA



İLETİŞİM



YAZARLAR

Mustafa Kımıl


Çiğdem Akça


Adnan Dağıstanlı


Merve Kımıl


Fikret Adamhasan


Nagehan Tekbaş


M.Ali Nalbant


Kerim Kımıl


Taylan İlbegi


Aşık Ali İlhami





ÇOCUK VE KADIN HAKLARI DERNEĞİ KURULDU

Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği , Çiğdem Akça başkanlığında kuruldu.
Kurucu Başkan Çiğdem Akça , ‘Kadın ve çocuk hakları konusunda tüm toplumda farkındalık yaratacak çalışmaları gerçekleştireceğiz’ dedi.

Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği , Çiğdem Akça başkanlığında kuruldu. Kurucu başkan Çiğdem Akça dernek hakkında şu bilgileri verdi:
“Derneğin Adı: ‘ADANA ÇOCUK VE KADIN HAKLARI Derneği’dir.
Derneğin merkezi Adana’dır, kısa adı ÇKHD’ dir.

Dernek, Çocuk ve Kadın Hakları (Toplumsal cinsiyet) konusunda toplum bilincini yükseltmek için seminerler,bilgilendirme toplantıları ve eğitim çalıştayları düzenleyecek.Anket ve saha çalışmaları yaparak çocuk ve kadınların eğitim,sosyal güvence ve yaşadıkları şiddetin il boyutundaki durumunu meydana çıkaracak, istatiksel sonucu valilik,yerel yönetimler ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile paylaşacaktır.Bireysel olarak hak ihlali yaşayan çocuk ve kadınların korunma altına alınması için devlet kurumlarıyla STK ortaklığında çalışmalar yapmak amacı ile kurulmuştur.” “Derneğimizin yönetim kurulu: Çiğdem Akça (Başkan), Av. Sakine Alev (Bşk. Yrd.), Fatma Kenger (Sayman), Pakize Koç (Sekreter),yönetim kurulu üyeleri Hülya Çiftçioğlu, Şükran Genç ve Aliye Dokuz‘dan oluşmaktadır. Dernek kurucuları valilik bahçesindeki Köroğlu Restoran ta buluşarak bir kaynaşma yemeği yediler.20.Kasım-Dünya Çocuk Hakları günü için stö ler ve yerel yönetimler işbirliğiyle, çocukların 12 temel hakkını içeren bir resim sergisi açmayı karara bağladılar.” Açıklamasını yapan Çiğdem Akça, ”Dernek vizyonumuz, Çocuklarımız ülkemizin geleceğidir. Eğitimli, sağlıklı ve iyi yaşam koşullarında yaşayarak büyümek tüm çocukların temel hakkıdır. Hedeflerimiz ise;
1-Çocuklara karşı uygulanan her türlü şiddetin engellenmesi için Adana genelinde yerel yönetimler, Valilik, Emniyet, Baro işbirliğiyle projeler üretmek,
2-Sokak çocukları ve çalışan çocuklar konusunda kalıcı çözümler getirecek işbirliği protokolleri ve projeleri oluşturmak,
3-Yardıma muhtaç, engelli ve mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarına devlet desteğini götürecek saha çalışmalarını yapmak,
4-Adana ili genelinde çocuk ve kadın sorunları profilini her alanda çıkaracak anket çalışmalarını yapmak ve sonuçları ilgili bakanlık ve Adana valiliği ile paylaşmak..
5-Kadın ve çocuk hakları konusunda tüm toplumda farkındalık yaratacak çalışmaları gerçekleştirmektir” dedi.

Bu haberi paylaş:




Yağ hücrelerine nokta atışı

Yağ hücrelerinin kanla beslenmesi engellenerek obez maymunların kilo vermesi sağlandı. ABD'deki Texas Üniversitesi'nin Anderson Kanser Araştırmaları Merkezi'nden bilim adamları, deneysel bu ilaç sayesinde obez makakların 4 haftada kilo verdiğini, hayvanların bel çevresinin de inceldiğini belirledi.

MR görüntülerinde de hayvanların yağ dokularında önemli azalma olduğu belirlendi. Araştırmaya imza atanlardan Dr. Reneta Pasqualini, bu ilacın insanlar için geliştirilmesinin yağ hücrelerinin ameliyatsız azaltılmasının yanı sıra mevcut zayıflama ilaçlarına alternatif de olabileceğini belirtti.

İlacın aşırı yemek yedikleri ve hareket etmedikleri için obez olan 10 maymuna verilmesinden sonra bu hayvanların kilolarının ortalama yüzde 38,7 azaldığı görüldü. Maymunların bel çevresindeki yağların da yüzde 27 azaldığı belirlendi.

İlacın yağ hücrelerini besleyen kan damarlarının yüzeyine yapıştığını, daha sonra yağ hücrelerini yok eden sentetik bir molekül yaydığını vurgulayan bilim adamları, bu ilacın mevcut zayıflama ilaçlarından farklı bir "mekanizmaya" sahip olması ve yan etkilerinin az olması nedeniyle önem taşıdığına dikkati çekti. Bir sonraki adımda bilim adamları ilacı prostat kanseri tedavisi gören obez kişiler üzerinde denemeyi planlıyor.

Sigara gibi obezitenin de kanserin başlıca risk faktörü olduğunu belirten bilim adamları, kansere yakalanan obezlerin ameliyatının, kemoterapi ve radyoterapinin genellikle çok başarılı olmadığını da vurguladılar.

Bilim adamları, kilo kaybetmeleri sağlandığında, prostat kanserine yakalanan kişilerin daha iyi tedavi edilip edilmeyeceğini araştıracak.

Bu haberi paylaş:







Erkek olan imzalar

Kadına uygulanan şiddet olaylarına tüm dünyada tepki giderek artıyor. Uluslararası organizasyonlarla düzenlenen imza kampanyalarına Türkiye’de kadına yönelik şiddete karşı çıkan erkekler de büyük destek veriyor.

Kadına uygulanan şiddet dünya ile birlikte Türkiye’yi de ayağa kaldırdı. Uluslararası organizasyonlarla başlatılan imza kampanyaları çığ gibi büyürken, şiddete karşı çıkan Türk erkekleri de imza için kuyruğa girdi.

Kadına karşı uygulanan şiddet olayları dünya çapında tepki görmeye başladı. Dün yurdun çeşitli yerlerinde başlatılan şiddet karşıtı gösteriler ve protestolar renkli görüntülere sahne olurken Kadına şiddete karşı açılan imza kampanyaları da çığ gibi büyümeye devam ediyor. Başlatılan bu kampanyaya Türk erkeklerinin de yoğun ilgi gösterdiği gözlendi. Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili Türkiye uluslararası alanda da bir ilke imza attı. Şiddetin önlenmesine yönelik Avrupa Konseyi sözleşmesi onaylanmasıyla ilgili kanun tasarısı Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Böylece sözleşmeyi parlamentosunda onaylayan ilk ülke Türkiye oldu.

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanan sözleşme, “Kadına yönelik şiddet”, “aile içi şiddet”, “Kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, “kadın” kavramlarını tanımlıyor. Sözleşmeyi imzalayan ülkeler, düzenli aralıklarla her türlü şiddet eylemi hakkında istatistiki veri toplayacak, şiddet biçiminin yaygınlığını ve eğilimlerini değerlendirmek üzere anketler yapacak, şiddeti önlemek için gerekli yasal önlemleri alacak. Sözleşme, taraflara, kadın erkek eşitliği, kalıplaştırılmamış toplumsal cinsiyet rolleri, kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkı gibi konulara ilişkin öğretim malzemelerinin, resmi müfredat içerisine ve eğitimin her seviyesine eklenmesi için gerekli adımları atma yükümlülüğü getiriyor.

Sözleşmeye imza koyan ülkeler, cinsel suç faillerinin tekrar suç işlemesini engelleyen tedavi programlarını oluşturulması için önlem alacak. Şiddet mağdurlarına, yasal ve psikolojik danışmanlık, mali yardım, konut, eğitim, öğretim ve iş bulma desteği sağlanacak. Sözleşme, taraflara, zorla gerçekleştirilen evlilikler, psikolojik şiddet, taciz, fiziksel şiddet, tecavüz dahil olmak üzere cinsel şiddet, zorla kürtaj ve kısırlaştırma, kadın sünneti, sözde namus adına işlenen suçların cezalandırılmasına yönelik gerekli hukuki ve diğer önlemleri alması konusunda yükümlülük getiriyor.

Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Fonu’nun (UNFPA) düzenlediği, “Aile İçi Şiddete Son-Gökyüzü Herkesindir” konferansı, dün İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Konferansa katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de bir konuşma yaparak şiddeti kınadı.

Şefkat-Der, can güvenliği tehdit altında olan kadınlar için “Devlet Korumuyorsa Canınızı Kurtarmak için Kendi Başınızın Çaresine Bakın” kılavuzu hazırladı. Birbirinden ilginç önerilerin yer aldığı kılavuzda kadınlara kocalarının yemek ve içeceklerine düzenli olarak sakinleştirici ilaçlar karıştırmaları, silahlı eğitim almaları, biber gazı bulundurmaları ve gerekli hallerde öldürme ve ağır yaralama seçeneklerini değerlendirmeleri önerildi.

Bazı belediyeler “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” nde, hazırladığı etkinliklerle öne çıktı. Manisa Belediyesi’de bu ayki su faturalarında “kadına şiddete hayır” ibaresinin kullanılacağını açıkladı. Belediye’nin bu girişimi kadınlar tarafından beyeni ile karşılandı.

Bu haberi paylaş:




Alkolün azı bile kadınlara zarar

Haftada 3-6 bardak alkol tüketen kadınlarda meme kanseri riskinin yüzde 15 arttığı belirlendi.

Brigham Kadın Hastanesi ile Harvard Tıp Fakültesinden bilimadamları, 28 yılı kapsayan araştırmada 105 bin 986 kişinin verilerini inceledi. Meme kanserine yakalanma riskinin, haftada 3-6 kadeh alkol tüketenlerde, hiç alkol tüketmeyenlere göre yüzde 15, günde ortalama 2 kadeh tüketenlerde ise yüzde 51 arttığı görüldü.

18-40 yaşında alkol içmenin riski artırdırdığını da belirleyen bilimadamları, 40 yaşından sonra alkol tüketimi azaltılsa bile meme kanseri riskinin devam ettiğini vurguladı.

Sonuçları Amerikan Tıp Derneği'nin dergisi JAMA'da yayımlanan araştırmada bilimadamları, alkol tüketimi ve meme kanseri arasındaki bağlantının tam olarak anlaşılamadığını ancak riskin, alkolün kandaki kadınlık hormonu seviyesini artırmasından kaynaklanıyor olabileceğini belirtti.

Bu haberi paylaş:




Yok Böyle Dans'ta "Şok"

“Yok Böyle Dans”ın jürisinde yer alacağı aylar öncesinden açıklanan Asena kadrodan son anda çıkartıldı. 2 gün önce Acun Yapım’dan gelen telefonla şoke olan Asena’ya yarışmada yer alamayacağı bildirildi. Çok üzülen ünlü oryantalin yakınlarına “Birileri benim ekmeğimle oynadı, çok üzgünüm” diye dert yandığı öğrenildi. Acun Ilıcalı ise yaptığı açıklamada Asena’nın iş yoğunluğundan dolayı jüriden ayrıldığını, aralarında herhangi bir sorununun olmadığını belirtti. Bu ayrılık kararı twitter’da ilginç yorumlara neden oldu.

En dikkat çeken yorum ise şuydu: “İbrahim Tatlıses’in düğün fotoğrafı ilk kez acunn.com’da yayınlandı. Bu işte İbo’nun parmağı olmasın sakın.”

Asena’nın yerine yarışmanın jürisine geçen yıl “Yok Böyle Dans”da birinci olan Dünya Güzeli Azra Akın getirildi.

Şimdilerde konuyla ilgili sessizliğe bürünen Asena geçen hafta yaptığı bir röportajda “Jüride olduğum için çok heyecanlıyım” demişti.

Bu haberi paylaş:




Şarap seven kadınlara iyi haber

Yapılan son araştırmalara göre kırmızı şarapta bulunan bir madde göğüs kanserinin oluşmasını engelliyor.

Üzüm kabuğunda bulunan bir madde östrojen hormonunun tümörün büyümesine olan etkisini engelliyor. İtalyan Calabria Üniversitesi'nden Dr. Sebastiano Ando maddenin ayrıca yaban mersini, kızılcık ve yer fıstığında da bulunduğunu açıkladı.

Resveratrol adı verilen bu madde sayesinde östrojen hormonunun DNA ile birlikte çalışarak tümör hücrelerinin yayılmasını engelliyor. Aynı maddenin ayrıca yaşlanmayı yavaşlatma ile ilişkisi de keşfedilmişti.

Bu haberi paylaş:




Sezaryanla bebeğin karakterini belirle...

Metropol anneleri doğum zamanına göre bebeğin karakterini astrologlarla bilirlikte belirliyor. Astroloji haritası incelenerek yapılan analizler sayesinde anneler çocuklarının karakterlerini önceden tespit edebiliyor. Birçok kişinin merak ettiği bu konu hakkında Astroloji Uzmanı Su Karakuş bilinmeyenleri anlattı.

Bebeğin Şanslı Olmasını Sağlamak Mümkün?

Sezaryanla doğum yapmayı planlayan annelerin sıklıkla ilgilendiği konu bebeğinin astroloji haritasındaki değişimlerdir. Bazen bebeğin burcunu değiştiren, bazen de yükselen burcunu değiştirmek isteyen ebeveyne rastlıyoruz.

Anneler çocuğunun sağlıklı, iyi bir insan olmasını her şeyden çok istiyor. İyi bir eğitimalması, kariyerinin iyi olması, şanslı biri olarak doğması da dilekler arasında. Şanslı bir bebek olması için bir bebeğin iyi açılar altında doğmasını sağlamak mümkün. Ailenin iyi anlaşacağı bir bebek olması içinse yükselen burcunu dilediğimiz gibi ayarlamak mümkün.

Nasıl Belirleniyor?

Sezeryanla doğum yapmanın astrolojik açıdan avantajı bebeğin kadersel olaylardan olumsuz etkilenmesine mani olmaktır. Normal doğumda olduğu gibi sezeryan zamanına da müdahale etmemek kadersel getirileri tevekkülle karşılamak ailenin burç dinamiklerinin bebeğe geçmesini, böylece tıpkı ailenin DNA’sını taşır gibi burç özelliklerinin bebek tarafından taşınmasını sağlar. Bu doğallık bebek ve ailenin daha iyi anlaşmasını da sağlar.

Annelerin özellikle dikkat ettiği şey anlaşabileceği burçtan bir bebeğe sahip olmaktır. Oysa astroloji haritası burçtan daha fazla bilgi içerir. Örneğin bebeğinin Akrep burcu olmasını istemeyen bir anne adayı birkaç saat erken doğum yaparak bebeğinin Terazi burcu olarak doğmasını sağlayabilir.

Analizlerde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?

Ayrıntılara hakim bir astrolog tarafından planlanmayan sezeryan saati bebeğin Terazi burcu doğmasını sağlasa bile, Yükselen burcun Akrep olmasına veya gezegenlerin Akrep alanında toplanarak bebeğin aşırı akrep özellikleri göstermesine yol açabilir.

Bebeğin kaderini olumsuz etkilememek adına profesyonel bir astrolog tarafından bebeğin doğum günü ve saati titizlikle planlanmalıdır. Olumsuz açılar her gün gökyüzüne hakim olabilir. Olumsuzlukları kişiye en az zarar verecek bir alana taşımak için doğru doğum saatini tespit etmek gerekir.

Bu haberi paylaş:




Korunmasız cinsel ilişki artıyor...

Dünyadaki birçok ülkede yapılan kapsamlı bir araştırma, eskiye nazaran daha fazla gencin korunmasız cinsel ilişkiye girdiğini ortaya çıkardı.

Dünya Doğum Kontrolü Günü (WCD) hareketinin “Bilgisiz ya da çok bilen: doğum kontrolü hakkında bilgi sahibi olmak sizin hakkınız” başlığıyla hazırladığı raporda, dünya genelinde giderek daha fazla gencin korunmasız cinsel ilişkiye girdiği ve doğum kontrol türlerinin etkinliği hakkında daha az şey bildiği belirtildi. Raporda, güvenli olmayan cinsel ilişkiye giren genç insanların sayısının son üç yılda Fransa'da yüzde 111, ABD'de yüzde 39 ve İngiltere'de yüzde 19 arttığı vurgulandı.

WCD üyesi Denise Keller, dünyanın neresinde olursa olsun gençlerin seks ve doğum kontrolü hakkında güvenilir bilgi almasını önleyecek engellerin bulunduğunun altını çizerek, bu konular hakkındaki efsanelerin ve yanlış kanıların bugün bile yaygın olduğunu kaydetti.

Bayer Healthcare Pharmaceuticals ve 11 uluslararası sivil toplum örgütü tarafından WCD'ye yaptırılan araştırmada, aralarında Şili, Polonya ve Çin'in de bulunduğu 26 ülkede 6 binden fazla gençle seks ve doğum kontrolüyle ilgili tavırları görüşüldü.

Araştırmayı yapanlar, genç insanlar arasındaki planlanmayan hamileliklerin seviyesinin büyük bir küresel sorun olduğunu ve bazı yerlerdeki korunmasız cinsel ilişkinin boyutunun, gençlerin aldığı cinsel eğitim hakkındaki kaygıları artırdığını ifade ediyor.

Avrupa'daki gençlerin sadece yarısı okullardan cinsel eğitim aldıklarını söylerken, Latin Amerika, ABD ve Asya Pasifik'te ise bu oranın yüzde 75 olduğu bildiriliyor.

Araştırmaya katılanlardan bazıları doğum kontrolü için sağlık profesyonellerine danışma konusunda çok utangaç olduğu söylerken, Uluslararası Planlı Ebeveynlik Federasyonu sözcüsü Jennifer Woodside, gençlerin, yeterince cinsel eğitim almadıklarını ya da seks ve cinsellik hakkında yanlış bilgiler edindiklerini ifade ettiklerini kaydetti.

Araştırmaya göre, Mısır'da görüşülen gençlerin üçte birinden fazlası, cinsel ilişkiden sonra yıkanmanın hamileliği engelleyeceğini düşünüyor. Tayland ve Hindistan'daki gençlerin yaklaşık yüzde 30'u ise adet döneminde ilişkiye girmenin doğum kontrolü için etkili bir yöntem olduğunu sanıyor.

Bu haberi paylaş:




Flört şiddetine dikkat

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Sibel Mercan, daha flört döneminde ya da nişan alışverişinde dayak yiyen bir kadının, evlendiğinde dayak yeme olasılığının çok yüksek olduğunu belirterek, "Birçok kadın (Onu değiştiririm, aslında melek gibi bir insan, ama sinirlenince ne yaptığını bilmiyor) gibi savunmalarla erkekteki şiddete eğilimli yönü görmezden gelebilir. Bu büyük bir yanılgıdır" dedi.

Doç. Dr. Mercan, son dönemde kadına yönelik şiddette artmanın tesadüf olmadığını kaydederek, "Toplumsal değer yargılarının değişmesi, internet, cep telefonu ile iletişimin yaygınlaşması, kadınların eğitim seviyeleri ve ekonomik güçlerinin artması, beraberinde boşanma oranlarında artışı da getirdi" diye konuştu.

Kadın cinayetlerinin hemen hemen hepsinin, kadının boşanma ya da ayrılma isteğini takiben meydana geldiğini ifade eden Doç. Dr. Mercan, şunları söyledi: "Kadınlar, gerek ekonomik, gerekse kültürel, sosyal baskılar nedeniyle evliliklerinde ya da ilişkilerinde hayal kırıklığına uğrasalar da evliliği sürdürmeyi tercih ediyordu. Çalışmayan, kendi başına yaşamını sürdürecek ekonomik gücü olmayan kadın bir de aile desteği olmadığında dizlerini kırıp koca evinde yaşadıklarına katlanmaktan başka yol bulamıyordu. Erkek kadını malı gibi görüyordu, yapılan araştırmalar, dünya genelinde bu algının yaygın olduğunu gösteriyor. Erkek, kendi isteği ile kadını boşasa başka kadınla evlense bile eski karısı ya da sevgilisinin başka bir erkekle bir arada olması fikrine katlanamıyordu. Bu, halen çok geçerli olan bir algı."

Bu haberi paylaş:




Karşı cinsten korkuyoruz

Turk.net’in Türkiye genelinde 3 bin kişi arasında yaptığı araştırma Türk insanının sosyal korkularını ortaya koydu. “Sosyal Korkularımız” adlı araştırmayla, sosyal medya ile ilişkilerin oldukça yoğun olduğu günümüzde “Kendinizi insanlarla etkileşimde ne kadar rahat hissediyorsunuz?” sorusuna cevap arandı. Çıkan sonuç: Karşı cinsle yakınlaşmaktan korkuyoruz, topluluk önünde konuşamıyoruz, tüketici haklarını aramaya korkuyoruz.

Araştırmaya katılan 18-71 yaş arasındaki kişilerin büyük kısmı karşı cinsle yakınlaşmaktan korktukları için platonik “takılmayı” tercih ettiğini söyledi. Araştırmaya göre; topluluk önünde hazırlıksız konuşma yapmak en büyük sosyal korku.

Katılımcıların yüzde 80’i bu durumu kaygı verici buluyor ve bir toplantıda hazırlıksız konuşma yapmaktan mümkünse kaçınıyor. Toplumun çekindiği bir diğer şey de topluluk önünde konuşmak. Araştırmaya katılanların yüzde 50’den fazlası tüm ilginin onların üzerinde olduğu bu aktiviteyi tedirginlik verici buluyor. Katılımcıların yüzde 50’si otorite figürleriyle konuşurken kendini rahatsız hissediyor ve mümkün olduğunca yetkili veya yönetici konumunda kişilerle iletişim kurmaktan kaçınıyor. Ayrıca araştırmaya katılanların üçte biri de konuştuğu insanın gözlerinin içine bakmaktan kaçındığını da belirtiyor. Bilgi ölçen sınavlar da toplumun yüzde 50’sinde tedirginlik yaratıyor ve bu sınavlara girmeye kaçınanların oranı ise araştırmaya katılanların üçte birini oluşturuyor.

Bu haberi paylaş:




Cesur Kadınlar; Yaş ayrımcılığı ile mücadelede

Ünlü ingiliz televizyon yıldızları Sherrie Hewson, Andrea McLean ve Beverley Callard ünlü oyuncu Gillian Taylforth ile birlikte çırılçıplak poz verdiler.

Yaş ayrımcılığı ile mücadele için Best adlı magazin dergisi için soyunan ortalama 50'li yaşlardaki ünlü yıldızlar yaşları ilerlesede vücutlarının hala eskisi gibi olduğunu kanıtladıklarını söylediler.

İşte o güzeller ve yaşları.

Gillian Taylforth 56 yaşında
Beverley Callard 54 yaşında
Andrea McLean 42 yaşında
Sherrie Hewson 61 yaşında

Bu haberi paylaş:




Sahte parfüme dikkat

Antalya'daki Özel Yaşam Hastanesi'nde görev yapan Deri Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Semih Tatlıcan ile Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı Dr. İsmail Eroğulları, sahte parfümlere dikkati çekti. Orijinallerine göre daha ucuz oldu için sahte parfümlerin tercih edildiğini belirten Doç. Dr. Tatlıcan, parfümün içerisindeki kimyasalın nelerden oluştuğunun bilinmediğini, cilt teması ile kızarıklık, kaşıntı ve şişliğe neden olduğunu söyledi. Doç. Dr. Tatlıcan, sahte parfümlerin ciltte kalıcı kahverengi lekelere neden olduğunu kaydetti. Sahte parfümlerin 'temas alerjisi' yarattığını belirten Doç. Dr. Tatlıcan, "Temas alerjileri anlık tepkilerdir. Sahte parfümlerin bir diğer etkisi ise uzun vadeli etkileri kapsar. En önemlisi parfümün uygulandığı cilt üzerinde zamanla kahverengi lekelenmeler oluşur. Bu tahribata tıp dilinde 'Riehl Melinozu' diyoruz. Bir de 'Poikilo Dermi' adı verilen boyun bölgesinde kızarıklık ile damarsal çizgilerde renk düzensizliği kalıcı etkiler olarak göze çarpıyor, bize gelen şikayetlerin başında geliyor" dedi.

Kullanıcıları aldıkları parfümlerde orjinal olmasına dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Semih Tatlıcan, "Çoğu parfümü orijinali ile sahtesini ayırt etmek mümkün olmuyor. Aldıkları orijinal ürenlerde de üzerinde 'İçeriğinde paraben bulunmuyor' ibaresine dikkat etsinler. Cildin yan etki yarattığı kimyasalların başında paraben geliyor" diye konuştu.

Sahte parfüm kullanan bir insanda sıklıkla tıkanmalar görüldüğünü belirten Dr. Eroğulları ise broşlarda aşırı duyarlılığa yol açan bu parfümlerin solunum yetmezliğine neden olduğunu kaydetti. Dr. Eroğulları, "Biz doktorlar olarak bazı hastalarımıza bırakın sahte parfümü, orijinalini bile kullanmalarını tavsiye etmiyoruz. Sahte parfüm insanı hayata bağlayan nefes alışveriş trafiğini bile etkileyebilecek etkilere yol açabilir" dedi.

Bu haberi paylaş:




Alarmı erteliyorsanız dikkat!

Roehampton Üniversitesi araştırmacıları 1100 kadın ve erkek üzerinde sağlıkları ve uyku alışkanlıkları üzerine araştırma yaptı.

Araştırmaya katılanların yüzde 13'ü sabah 7'den önce kalktıklarını ve daha fazla uykuya ihtiyaç duymadıklarını söyledi. Gece kuşları olarak nitelendirilen ve araştırmaya katılanların yüzde 6'sını oluşturanlar ise hafta içi 9'dan erken uyandıklarını ama hafta sonu geç yatıp geç saatte kalktıklarını belirtti.

DEPRESYON VE ANKSİYETE İLE İLİŞKİLİ

Geriye kalanların yüzde 81'i ise bu iki tipin arasında kalıyor. Araştırma sonucuna göre erken kalkanlarda depresyon ve anksiyete daha az görülüyor, ayrıca kahvaltılarını da daha düzenli olarak yapıyorlar. Bu durum da zayıflıklarıyla ilişkilendiriliyor.

Araştırmacılardan Dr Jörge Huber bu sonuçların ufak etkilere sahip olduğunu ve gece kuşu olmanın da avantajları olduğunu söylüyor ancak bunların yine de önemli istatistikler olduğu belirtiliyor.

Huber'e göre; "Gece geç yatıp zor kalkan insanlar kesinlikle mutsuz olacak diye bir şey yok ama bu insanların diğer insanlarla bir farkı olduğu kesin."

Bu haberi paylaş:




Sağlıklı orta yaş için 15 temel besin

İngiltere’nin önde gelen diyetisyenlerinden Oan Marber, 40 yaşına giren kadınların metabolizmalarına göre sağlıklı bir hayat sürebilmesi için neler yemeleri gerektiğini tüm detaylarıyla ortaya çıkardı. Orta yaşlılara düzenli ve daha küçük porsiyonlar tüketmesi tavsiyesinde bulunan İngiliz diyetisyen tuz ve işlenmiş etten ise uzak durulması gerektiğini ifade etti.

İşte kadınlar için 40 yaş diyetinin kilit 15 besini:

1. Keten tohumu: Menapoz dönemi ve öncesindeki semptomları ortadan kaldırır. İçinde bulunan lignan maddesi hormonal dengeyi sağlamaya yardımcı olur. Ayrıca omega-3 yağ asitleri kolesterolü düşürür ve kalp hastalıklarından korur. Çiğnemesi zor olduğu için yutulduğunda daha iyi absorbe edilir.

2. Soya fasulyesi: Kemik erimesini engellemeye yardımcı olur. K vitamini deposu olan bu besin ayrıca kemik hastalıklarına da iyi gelir. Yoğurt veya sütle birlikte tüketilmesi etkisini artırır.

3. Avokado: Kolesterolü düşürmeye yardımcı olark kalp hastalığı riskini azaltır. Yüksek miktarda E vitamini içerir. Çok güçlü bir antioksidan olan avokado, kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur ve içeriğindeki potasyum sayesinde tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.

4. Kinoa: Et kadar proteinli tahıl olan bu bitki kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur. vücudun glikoz dengesini sağlar ve enerji verir. Menopoz semptomlarına iyi geldi. İçeriğindeki B1 ve B12 vitaminleri ve magnezyum açısından çok zengin olması sayesinde uykuyu düzenler.

5. Ahududu: Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Vücudun şeker seviyesini düzenlemeye yardımcı olur. Yoğun miktarda lif, C vitamini ve magnezyum içerir.

6. Sardalye: Omega 3 yağ asitleri açısından son derece zengin olan bu balık, kalp hastalığı riskini azaltır. İçerdiği yoğun D vitamini ve kalsiyum sayesinde kemikleri güçlendirerek kırılma ve kireçlenmeleri önlemeye yardımcı olur. Ayrıca hücre yenileme ve sinir sistemini güçlendirmeye yarayan B12 vitamini içerir. Taze tüketilmesi daha faydalıdır.

7. Badem: Yüksek miktarda flavonol ve E vitamini sayesinde güçlü bir antioksidan deposudur. Vücuttaki serbest radikallerin düzenlenmesine yardımcı olur. Ayrıca kolesterol seviyesini düzenler. Bütün bütün yenmesi tavsiye edilir.

8. Kavun: Potasyum deposudur. Tansiyonu düşürür. Ayrıca içerdiği A ve C vitamini seyisinde güçlü bir antioksidandır.

9. Deniz ürünleri: Çinko içerdikleri için cinsel gücü artırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Ayrıca alyuvarların hareketliliğini artırarak vücuttaki zarar görmüş hücrelerin yenilenmesini sağlayan T hücrelerinin üretimini sağlar. İstiridye ve yengeçte güçlü miktarda bulunan çinko, alkolle tüketildiğinde etkisini yitirir.

10. Su teresi: Ispanaktan daha fazla kalsiyum içerir. Kanser hücreleri ile savaşır. A, C ve K vitamini içeriği sayesinde kemik hastalıklarını engeller kan pıhtılaşmasının önüne geçer.

11. Nohut: Enerji verir, iştahı kesir ve hormonları dengeler. lifli olduğu için sindirim sistemine iyi gelir. Kandaki glikoz seviyesini düzenler. Ayrıca uykusuzluğa iyi gelir.

12. Yağsız yoğurt: Hazmı kolaylaştırır ve vücudun mineral seviyesini yükseldir. Kalsiyum magnezyum ve demir gibi mineralleri vücudun daha iyi absorbe etmesini sağlar. İçerdiği B vitamini sayesinde hafızayı güçlendirir, stresi azaltmaya yardımcı olur.

13. Yulaf: Kolesterolü düşürür. Ayrıca içerdiği selenyum sayesinde troit hormonları düzenler. Yoğurt ile birlikte özellikle sabahları tüketilmesi tavsiye edilir.

14. Kelp: Özellikle Amerika okyanus kıyılarında yetişen bir yosun türü olan Kelp troid hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Vücudun tuz ihtiyacını karşılar.

15. Lahana: Çok güçlü bir anti-kanser besinidir. Magnezyum açısından zengin olan bu besin uykuyu düzenlemeye yardımcı olur. Bağırsak hastalıklarına iyi gelir. Lifli bir besin olan Lahana ayrıca içerdiği A vitamini sayesinde bağışıklık sistemini de güçlendirir.

Bu haberi paylaş: