Adnan DAĞISTANLI

Ana Sayfa | Haberler | Yeni | İletişim
  
    

Değişime ayak uydurmak



Gökkuşağının tüm renklerini içinde barındıran kültür zenginliğine sahibiz.

Üzerinde yaşadığımız bu toprakların tarihsel deneyimini görmezden geliyor bazıları.

Görmezden gelemeyecek kadar bilgili olanlar ise galiba hafife alıyorlar bu deneyimi...

Yeni Anayasa üzerine süregiden tartışmaların bir boyutunda bize; bizim bilgi birikimimize, bizim uygarlık birikimimize ters bu yaklaşımın da payı var gibi.

Üzerinde şimdi "Türkiye Cumhuriyeti"mizin yaşadığı bu topraklar bir çok uygarlığa beşiklik etmiş.

Ülkenin dört bir yanından fışkıran arkeolojik eserler bunun birer tanığı...

600 yıl hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi de burasıydı.

ABD'nin tarihinin 300 yılı bile bulmadığını hatırlarsak, ne kadar kıskanılacak bir durumda olduğumuzu daha iyi anlarız.

Yeni moda olan 'çok kültürlülüğü' ve bunun yönetime komplekssiz yansımasını asırlar önce denemiş topraklar üzerinde yaşıyoruz yani.

Her şey aslına rücu eder.

Bu topraklarda her zaman paralel hayatlar yaşanabildi.

Dindarlarla dini konulara lâkayt olanlar birbirinden fazla uzak olmayan, bazen de kesişen hayatlar sürdürdüler.

Tarihte ne kadar önceye giderseniz gidin, ya da Osmanlı'nın çöküş sinyallerinin alındığı 100 yıl öncesinde tarihi dondurun, şu gerçeği göreceksiniz:

İçkiyi günah bilip yanına yaklaşmayanlar olduğu gibi "rakı şişesinde balık olsam" tanımına uygun tipler de vardı.

Dinin bütün ilkelerini hayatında uygulayanlar kadar, hayatını Batı'ya göre tanzim edenler de az değildi.

Aynı dönemin insanları olan Mehmet Akif'le "Asım'ın Nesli"ni, Tevfik Fikret'le "Haluk'un Defteri"ni okuyanlar farklı hayatlar yaşıyor, ama benzeri siyasi tavırları alabiliyorlardı.

Ortak coğrafyamızdaki aynı kültürden olsa da farklı tarihi deneyimlere sahip bazı ülkelerde görülen yanlış örneklere bakarak Türkiye'yi değerlendirenler var.

Hemen her değişim dönemecinde, yerinde saymayı savunanların gerekçe olarak kullandıkları 'yaşam tarzı hassasiyeti' tartışmasını daha çok onlara borçluyuz.

2002'den bu yana işbaşında olan AKP'nin 'gizli gündem' taşıyıp taşımadığına, ülkeye eksen kayması yaşatıp yaşatmadığına, hayatlarımızı tek tip hale getirip getirmeyeceğine dair şüpheleri olanlar var...

"Yaşam tarzı hassasiyeti" bazı insanların kuşkularını yaşam tarzı haline dönüştürdü.

Konulan yasakların, genişletilmeyen demokratik kanalların, çok görülen özgürlüklerin resmi gerekçesi ile onların kuşkusu örtüşüyor.

"Yaşam tarzımız tehlikede" cümlesinden sonra istediğiniz yasakçılığı savunabiliyorsanız bir ülkede işiniz çok zor demektir.

Değişime ayak uydurmak kolay değildir...

Ani dönemeçler hazırlıksız olanları savurur.

Savrulmayanlar da var ama, etraf savrulanlarla dolu.




Bu yazıyı paylaş: