Brezilya’lı yazar Paulo Coelho tarafından yazılan, 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan SİMYACI adlı kitap, yazarın üçüncü kitabı. Eleştirmenler tarafından bir “fonomen” olarak adlandırılan romanı ilk kez 2000 yılında okumuş ve çok etkilenmiştim. Yazarlık kursu hocamız ödev olarak ikinci kez bir kitabı eleştireceksiniz dediğinde ilk aklıma gelen SİMYACI oldu. Ve tekrar okudum..
Paulo Coelho,Rio de Janerio da doğmuş; roman yazmadan önce, oyun yazarlığı, tiyatro yönetmenliği ve şarkı sözü yazarlığı yapmıştır. Gençliğinde hippi olan Chelho, 1986 yılında Hristiyanların, Batı Avrupadan başlayıp İspanya’da Santiago de Compestela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yapmıştır. Bu deneyimini 1987 yılında yayınladığı HAC kitabında anlatmış, 1988 yılında yayınlanan ikinci kitabı SİMYACI ise,Choelho’yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yapmıştır. SİMYACI, 42 ülkede yayınlanmış, 26 dile çevrilmiş, 7 milyondan fazla satan kitap 166 sayfadan oluşmaktadır.
Kitabın arka kapağındaki açıklama çok etkileyici,kitabı hemen okuma isteği uyandırıyor: “Yüreğinde çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir “klasik” kimliği kazanan SİMYACI’yı Saint-Exupery’nin Küçük Prensi ve Richard Bach’ın Martı’sı ile karşılaştıranlar var.SİMYACI,İspanya’dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü Çoban Santiago’nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir “nasihat-name”: ”Yazgına nasıl egemen olacaksın,mutluluğunu nasıl kuracaksın?” sorularına yanıt arayan bir hayat klavuzu. Simyacı’yı okumak, herkez daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.”*(arka kapak)
İncil’den bir bölümle başlıyor kitap;
“Yollarına giderken İsa bir köye girdi. Marta adlı bir kadın onu evine kabul etti. Meryem adlı bir kız kardeşi vardı, o da Rabbin ayakları dibinde oturup onun sözünü dinlerdi.Marta ise işin çokluğundan şaşırmıştı; İsa’ya giderek dedi: -Ya Rab,kız kardeşimin hizmette beni yalnız bırakması sence bir şey değil midir?İmdi ona söyle bana yardım etsin. Fakat Rab cevap verip dedi:-Marta, Marta,sen birçok şeyler için üzülüp telaş ediyorsun; fakat bir şeye ihtiyaç vardır ve Meryem, kendisinden alınmayacak olan iyi payı seçmiştir. İNCİL,LUKA, X,38-42”
Kitabın 1.bölümünde,Santiago adlı çobanın koyunlarıyla birlikte geceyi yıkık kilisenin bahçesindeki firavuninciri ağacı altında geçirmesi ve gördüğü hazineyle ilgili rüya anlatılıyor.
Kitabın gelişme bölümünde ise,Kişisel Menkıbe’yi irdeleyen yazar, bunun insanın her zaman gerçekleştirmek istediği şey olduğu anlatılırken,gençken kişisel menkıbesinin ne olduğunu herkezin bildiğini; hayatın bu döneminde , her şeyin açık seçik olduğu , herşeyin mümkün , insanların hayal kurmaktan ve hayatında gerçekleştirmek istediği şeylerin olmasını istemekten korkmadığı nı belirtiliyor.Olumsuz gibi görünen güçlerin aslında kişisel menkıbe’ni nasıl gerçekleştireceğini öğrettiği belirtiliyor.Zihni ve iradeyi bunların hazırladığı ve dünyadaki bir büyük gerçeğin ise:” Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten istediğin zaman,Evrenin Ruhunda bu isteğin oluşmasıdır.Bu insanın yeryüzündeki özel görevidir” diyor.
Yazar ; “Dünyanın ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla ,arzuyla , kıskançlıkla.Kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman,bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.”*(sf.34) diyor.
Romanın sonunda uzun uğraşlar neticesinde gördüğü rüyada hazinenin yeri olarak görünen piramitlere ulaşan Santiago’nun,piramitlerin dibini kazmasına rağmen hazineyi bulamaması,fakat burada karşılaştığı ve neredeyse kendisini öldürecek olan haydutların şefinin Santiagonun iki kez gördüğü rüya üzerine buralara geldiğini öğrenmesi. Kendisinin onun gibi akılsız olmadığı, iki kez gördüğü rüyaya kanıpta çölü hiçbir zaman aşmayacağını belirtmesi.Reisin rüyasındaki yıkık kilise ve firavuninciri ağacının Santiagonun memleketindeki rüya gördüğü yer olduğunu anlayarak geri dönmesi ve hazineyi orada bularak sevdiği kıza gitmesi anlatılıyor.
Beni ilk okuduğumdaki etkilemesinden daha çok etkileyen ikinci okumam, hayata daha farklı bakmamı sağladı diyebilirim.
Artık her insanın dünya üzerinde bir görevi olduğunu ve yürekten çok istediği herşeyin gerçekleşmesi için bütün evrenin ona yardım ettiğine canı gönülden inanıyorum.
Bu gerçekten çok rahatlatıcı ve umut verici bir duygu..
Umarım sizde bir gün buna canı gönülden inanırsınız...