Çiğdem AKÇA

Ana Sayfa | Haberler | Yeni | İletişim
  
    

26 BİN MAĞDUR KADIN



İl emniyet müdürlükleri ve savcılıkların resmi kayıtlarına göre,2011 in ilk 6 ayında 27 bin kadına yönelik şiddet olayı yaşandı.Cinayet,yaralama,saldırı şeklinde ortaya çıkan aile içi şiddet olaylarında, mağdur olan kadınlara yönelik olarak başlatılan “dayak yiyen kadına polis koruması” uygulamasının emniyet müdürlüklerini kilitlediğini haberlerini okuduk gazetelerden..Koruma Hizmetleri Yasasında yapılan değişiklikle şiddet gören kadınlara yönelik koruma polisi verilmesi uygulamasının başlatılmasının ardından valiliklerde talep patlaması yaşanmış.Ama henüz Emniyet Genel Müdürlüğünün uygulamanın detaylarını belirleyememesi ise sorun yaşanmasının devam etmesine neden oluyor.

Yurt genelinde son bir yıl içinde büyük artış görülen aile içi şiddet olaylarında,kadınlar açısından büyük kolaylık sağlayacak uygulamanın yürürlüğe girmesiyle koruma talebinde patlama yaşanacağı hiç şüphesizdi.Valiliklerin 2010 yılında yürürlüğe giren ve tehdit edilen kişilerin korunmasını sağlayan gizli bakanlık genelgesine göre şiddet gören kadınlara koruma tahsis edilmeye başlaması çok olumlu bir gelişme olmasına rağmen,ivedilikle nasıl uygulanacağının prosedürünün acil olarak yürürlüğe sokulması gerekiyor.Uygulamada sorun yaşanmaması için,uygulanacak prosedürün bir an evvel kadını hemen koruma altına alacak ve polisi de rahatlatacak şekilde hazırlanması çok önlemli.Her gün haberlerde birkaç tane kocası tarafından yaralanan veya öldürülen kadınların haberlerini büyük üzüntü ve sıkıntı içinde takip ediyor ve kahroluyoruz.

Artık bu kocaların karılarını kendi malları olarak görerek buna göre davranmalarının,önüne geçilmesi şart,geç bile kalındı..Çocukların da bir birey oldukları günümüzde artık kabul edilir ve kendi leri ile ilgili karar almaları normal görülürken,kadınların bunu yapamaması anlaşılabilir değil..Toplumsal rollerin hala üzerimize yapıştırdığı etkiler, azalsa da bütün gerçekliğiyle önümüzde duruyor..Evlenmek ne kadar normalse boşanmak da o kadar normal..Artık toplum olarak karılarını kendi malı olarak gören bu zihniyete isyan etmeli ve mağdur kadınların yanında yer alarak,bu anlayıştaki erkeklerin en ağır cezaları almasını sağlamalıyız.İnsan için onuru her şeyin önündedir..Kadınları onursuz sayan bu anlayışı şiddetle kınıyor,sessiz kalanları da bu anlayışın en büyük destekçisi sayıyoruz..Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı artık bitti,herkes bunu kabul etsin ve ona göre davransın..

Karısına çocukları önünde şiddet uygulayan baba bilsin ki oğlu da babasını örnek alarak büyüyünce karısına şiddet uygulayan bir birey haline gelecek..Kız çocukları ise tamamen isyan halinde oldukları için, kadın cinayetleri eğer bu anlayışın önüne bir an önce geçilmez ise çok daha artış gösterecek..Çünkü kadınlar artık susmuyor,yürümeyen evliliğini bitirip yeni bir hayata başlamak istiyor.En doğal hak olan bu hakkın erkekler kadar kadınlarında olduğunun herkes farkına varmalı,kız ve erkek çocuklarını büyütürken kimsenin kimseye ait olmadığını,her bireyin kendi hayatından sorumlu olduğunu unutmadan,evliliğin bir hayat paylaşımı olduğu öğretilmelidir..Okullarda sağlıklı bir evliliğin nasıl olması gerekliliği ders olarak okutulmalıdır..Ancak toplum olarak topyekün mücadeleyle bu kıyımın önüne geçebiliriz..NAMUS denen şeyin insanın beyninde olduğunu,bacak arasında bulunmadığını anladığımız zaman çözebiliriz bu bilmeceyi..

Ben, Türkiye genelindeki kadının var olma savaşını destekleyen bir avuç kadından biri olarak,arkadaşımız,dostumuz ,Kadının haklarını alabilmesi için yıllardır mücadele eden kadınlardan biri olan İzmirli sevgili Emel Denizaslanının yazdığı şiiri paylaşmak istiyorum sizlerle, ne güzel anlatmış kadının benlik savaşını.. İlk okuduğunda her kadın kendinden bir parça bulduğu,erkeklerinse içten içe kabul ettiği gerçekleri bütün çıplaklığıyla göz önümüze sermiş…
www.emeldenizaslani.com


Bu yazıyı paylaş: